Ben bunu hep yaparım.
- I do it all the time.
Tom ve ben hep kavga ederiz.
- Tom and I fight all the time.
Biz onu başından beri biliyorduk.
- We knew it all along.
Başından beri onun yalan söylediğini biliyordum.
- I knew all along that he was telling a lie.
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is honest all the time.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
O her zaman sendin, değil mi?
- It was you all along, wasn't it?
Ta başından beri bu Tom'un planı değil miydi?
- Was this Tom's plan all along?
Bu ta başından benim planımdı.
- This was my plan all along.
Dan tüm dava boyunca masumiyetini korudu.
- Dan maintained his innocence all along the lawsuit.
Bütün duvar boyunca karalamalar vardı.
- There were scribbles all along the wall.
Sami baştan beri katildi.
- Sami was the killer all along.
Sana bunu en başından beri söylüyorum.
- I've been telling you that all along.
En başından beri planın buydu, değil mi?
- That was your plan all along, wasn't it?
They must have known it all along.
- Sie müssen es die ganze Zeit über gewusst haben.
I've known it all along.
- Ich habs die ganze Zeit gewusst.