O, genç olduğu için, hasta büyük annesine özveriyle hizmet etti.
- Young as she was, she devotedly attended on her sick grandmother.
O, hayatını Hindistan'daki hastaları tedavi etmeye adamak istiyor.
- He intends to devote his life to curing the sick in India.
Hayatımı eğitime adamak istiyorum.
- I want to devote my life to education.
Tom ve Mary çok özverili ebeveynlerdir.
- Tom and Mary are very devoted parents.
Facebook sayesinde, sinsice izlemek artık birkaç özverili hayranın kalesi değildir ama yoğun ev kadını için bile oldukça uygun bir yüksek otomasyonlu görevdir.
- Thanks to Facebook, stalking is no longer the bastion of a few devoted enthusiasts, but a highly automated task convenient enough even for the busy housewife.
O üç çocuğuna içten bağlıdır.
- She is devoted to her three children.
Tom ve Mary ikisi de ebeveynlerine çok bağlılar.
- Tom and Mary are both very devoted parents.
Leyla'ya göre Fadıl sadık bir koca.
- To Layla, Fadil is a devoted husband.
O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.
- She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant.
Leyla babasına adanmıştı.
- Layla was devoted to her father.
Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
- Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
O kendini kimya çalışmasına adadı.
- He devoted himself to the study of chemistry.
O, gönüllü faaliyetine kendini adamış.
- She devoted herself to the volunteer activity.
O kendini kimya çalışmasına adadı.
- He devoted himself to the study of chemistry.
Tom ve Mary fedakâr ebeveynlerdir.
- Tom and Mary are devoted parents.
Fadıl ve Leyla'nın ikisi de çok fedakar anne babalardı.
- Fadil and Layla were both very devoted parents.
They devoted their lives to following Jesus Christ.