The consumerist society contributes to a continuous increase in the amount of household waste.
- Tüketim toplumu ev atıklarındaki devamlı bir artışa katkı sağlıyor.
I write articles regularly.
- Devamlı, makaleler yazarım.
I have a persistent pain here.
- Burada devamlı bir ağrı var.
It snowed for days on end.
- Dört gün devamlı kar yağdı.
It has been raining for three days on end.
- Üç gündür devamlı yağmur yağıyor.
I'm a regular at this gym.
- Bu spor salonunda devamlı müşteriyim.
I write articles regularly.
- Devamlı, makaleler yazarım.
Tom continually eats cake.
- Tom devamlı olarak pasta yiyor.
Carelessness causes frequent accidents.
- Dikkatsizlik devamlı kazalara neden olur.
Tom continually eats cake.
- Tom devamlı olarak pasta yiyor.
I have a persistent pain here.
- Burada devamlı bir ağrı var.
Every day has a continuation.
- Her günün bir devamı vardır.
War is the continuation of politics by other means.
- Savaş, diğer yollarla siyasetin devamıdır.
Regular attendance is required in that class.
- O sınıfta düzenli devam gereklidir.
I'm a regular at this gym.
- Bu spor salonunda devamlı müşteriyim.
I'm a regular at a restaurant in this neighborhood. Let's have lunch there today.
- Bu çevredeki bir restoranda devamlı müşteriyim. Bugün orada öğle yemeği yiyelim.
Prices will continue to rise.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
- Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
The Japanese economy continued to grow by more than 5% annually.
- Japon ekonomisi yıllık en fazla % 5'ten daha fazla büyümeye devam etti.
There's more going on here than meets the eye.
- Burada devam eden göründüğünden daha fazlası var.
When the excitement died down, the discussion resumed.
- Heyecan azalınca,tartışma devam etti.
Tom resumed speaking.
- Tom konuşmaya devam etti.
He kept standing all the way.
- O yol boyunca ayakta durmaya devam etti.
The boy kept standing for a while.
- Çocuk bir süre durmaya devam etti.
None of the computers can continue to run with a burnt card.
- Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.
Is the play still running?
- Oyun hala devam ediyor mu?
In spite of the tyrant’s persecution, the hero valiantly carried on the struggle.
- Zalim hükümdarın zulmüne rağmen, kahraman cesurca mücadeleye devam etti.
The soldier carried on as if his wound was nothing.
- Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.
Search operations are still underway.
- Arama operasyonları hala devam ediyor.
A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death.
- Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.
I was too tired to go on working.
- Çalışmaya devam edemeyecek kadar yorgundum.
My father would not permit me to go on to college.
- Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.