devam ettirilen

listen to the pronunciation of devam ettirilen
Турецкий язык - Английский Язык
(Muzik) sustained
Simple past tense and past participle of sustain
Prolonging the movement
Held up to a certain pitch, degree, or level; uniform; as, sustained pasion; a sustained style of writing; a sustained note in music
maintained at length without interruption or weakening; "sustained flight
kept up
{s} maintained for a period of time without interruption, prolonged; allowed, admitted, accepted (as in a court of law)
Smooth and steady, continuous
(of an electric arc) continuous; "heat transfer to the anode in free burning arcs"
continuing for a long time
maintained at length without interruption or weakening; "sustained flight"
held at a certain pitch
held continuously at a certain level
past of sustain
devam et
go on

You have to go on without me. - Bensiz devam etmelisin.

My father would not permit me to go on to college. - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.

devam et
go ahead!

By all means. Go ahead. - Kesinlikle. Devam et.

You should go ahead and do it, just like you said you would. - Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.

devam et
keep it up

You are doing very well. Keep it up. - Çok iyi yapıyorsun. Devam et.

devam et
{f} go ahead

If you've got something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

By all means. Go ahead. - Kesinlikle. Devam et.

devam et
(Bilgisayar) continue

I've decided to continue studying. - Ben eğitime devam etmek için karar verdim.

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

devam et
(Bilgisayar) continue anyway
devam et
right on

Tom just kept right on talking. - Tom hemen konuşmaya devam etti.

devam et
(Bilgisayar) resume

Tom resumed clearing the table. - Tom masayı temizlemeye devam etti.

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

devam et
{f} continuing

I see no point in continuing this conversation. - Bu konuşmaya devam etmenin amacı olmadığını anlıyorum.

Tom said investigations were continuing. - Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.

devam et
keep going

Stay cool and keep going. - Sakin ol ve gitmeye devam et.

Keep going straight through the village. - Köyün içinden doğru gitmeye devam et.

devam et
{f} continued

Black Americans continued to suffer from racism. - Siyah Amerikalılar, ırkçılıktan dolayı acı çekmeye devam ettiler.

Tom continued to study French for another three years. - Tom üç yıl daha Fransızca çalışmaya devam etti.

devam et
kept going
devam et
kept on

I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy. - Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.

Bill kept on crying for hours. - Bill saatlerce ağlamaya devam etti.

devam et
soldier on
devam et
keep on

It's useless to keep on thinking any more. - Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.

Please keep on working even when I'm not here. - Burada olmadığım zaman bile lütfen çalışmaya devam et.

devam et
{f} ongoing
devam et
{f} attending

Poverty prevented him from attending school. - Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.

Saturday is the pottery class I've been attending since last year. - Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.

devam et
get on with it
devam et
soldieron
devam et
soldier#on
devam ettirilen
Избранное