Tom emekli olmadan önce bir cinayet masası dedektifi idi.
- Tom was a homicide detective before he retired.
Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.
- Private detectives were hired to look into the strange case.
Lisa Gardner, dedektif DD Warren hakkında polisiye romanlar yazıyor.
- Lisa Gardner writes crime novels about the detective D. D. Warren.
O, polisiye hikâyeler okumaktan hoşlandı.
- He enjoyed reading detective stories.
Gözlerimiz ışığı algılayabilir.
- Our eyes can detect light.
Yerçekimi dalgalarını algılamak çok zordur.
- Gravitational waves are very hard to detect.
Yerçekimi dalgalarını algılamak çok zordur.
- Gravitational waves are very hard to detect.
Japonya'da bebek mamasında radyoaktif sezyum saptandı.
- In Japan, radioactive cesium was detected in baby formula.
Dedektif bazı ipuçlarını bulmak için bir büyüteç kullanır.
- The detective used a magnifier to find some clues.
Dedektifler başka kanıt bulmadı.
- The detectives found no other evidence.
Polis dedektifi kanlı bir bıçak buldu.
- The police detective found a bloody knife.
Dedektif bazı ipuçlarını bulmak için bir büyüteç kullanır.
- The detective used a magnifier to find some clues.
Dedektifler başka kanıt bulmadı.
- The detectives found no other evidence.
I am usually uncomfortable in such five-star, five-diamond places. . . . I'm afraid I'll break something. Or be found out, collared by the house detective as an interloper unworthy of the surroundings.