Ayrıntıları bilmiyorum.
- I don't know the details.
Anlaşmanın ayrıntıları sözleşmede belirtilir.
- The details of the agreement are set forth in the contract.
Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
- Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum.
- Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.
Son bölümü ayrıntılı olarak açıklar mısın?
- Will you explain the last part in detail?
Onu daha ayrıntılı olarak açıklayabilir misiniz?
- Would you explain it in more detail?
Tom detayları bilmiyor.
- Tom doesn't know the details.
Tom detayları hatırlayamadı.
- Tom couldn't recall the details.
Ayrıntıları bilmiyorum.
- I don't know the details.
Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum.
- Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.
Onun tarihsel ayrıntılar hakkında büyük bir bilgi deposu var fakat hayatta onun bir işe yaradığından cidden süphe duyuyorum.
- He has a great storehouse of knowledge about historical details but I seriously doubt that's of any use in life.
Ayrıntıları bilmiyorum.
- I don't know the details.
Lütfen bana ayrıntılı planınızı gösterin.
- Please show me your detailed plan.
The country has developed a strong consensus for peace, but the devil is in the details over what concessions should be made.
We need to have the minivan detailed.
I'll detail the exact procedure to you later.
The arresting officer asked the suspect for his details.
We missed several important details in the contract.
... lot more details coming on these shortly. But we wanted to show you a quick preview, ...
... in the details of actually making something ...