Yirmi altı asker, firar nedeniyle idam edildi.
- Twenty six soldiers were executed for desertion.
Ordudan firar ölüm cezası ile cezalandırılabilirdi.
- Desertion from the army was punishable by death.
Alacakaranlık çöl üzerine düştü.
- Dusk fell over the desert.
Sahra Çölü, neredeyse Avrupa kadar büyük.
- The Sahara Desert is almost as large as Europe.
Tom'un cesedi ıssız bir yolda bulundu.
- Tom's body was found along a deserted road.
On'dan sonra cadde ıssızdı.
- The street was deserted after ten.
Arkadaşların seni terketti mi?
- Have your friends deserted you?
Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.
- In the desert, water is worth its weight in gold.
Tom gecenin ortasında terk edilmiş sokaktan aşağıya doğru yürürken biraz huzursuz hissetti.
- Tom felt a little uneasy as he walked down the deserted street in the middle of the night.
Marilla kendini herkes tarafından terk edilmiş hissetti. Tavsiye için Bayan Lynde'ye bile gidemedi.
- Marilla felt deserted by everyone. She could not even go to Mrs. Lynde for advice.
Alışveriş merkezi terkedildi.
- The mall is deserted.
Tom karısını ve ailesini terk etti.
- Tom deserted his wife and family.
Herkesin gidebileceği bir evi, sığınabileceği bir yuvası var. Benim evim çöllerdir, yurdum çorak topraklar. Kuzey rüzgarı ışığım, yağmurda bir tek paklanırım.
- Everyone has a house to go to, a home where they can find shelter. My house is the desert, my home the barren heath. The north wind is my fire, the rain my only bath.
Nonsense, Mina. It is a shame to me to hear such a word. I would not hear it of you. And I shall not hear it from you. May God judge me by my deserts, and punish me with more bitter suffering than even this hour, if by any act or will of mine anything ever come between us!.
Anyone found deserting will be shot.
You can't just drive off and desert me here, in the middle of nowhere.