The depth of the crisis had been exaggerated.
In the depths of the night,.
How deep is this lake?
- Bu göl ne kadar derin?
The roots of this tree go down deep.
- Bu ağacın kökleri derinlere uzanıyor.
This book profoundly impressed me.
- Bu kitap beni derinden etkiledi.
Tom sighed profoundly.
- Tom derinden içini çekti.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.