The roots of this tree go down deep.
- Bu ağacın kökleri derinlere uzanıyor.
The pond is 3 meters deep.
- Gölet üç metre derinliğindedir.
Tom sighed profoundly.
- Tom derinden içini çekti.
It had a profound effect on me.
- Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.