I was profoundly disturbed by this news.
- Ben bu haberden derinden rahatsız oldum.
This book profoundly impressed me.
- Bu kitap beni derinden etkiledi.
Being deeply thankful, he tried to express his thanks.
- Derinden minnettar olduğu için, teşekkürlerini ifade etmeye çalıştı.
Tom is deeply in love with Mary.
- Tom Mary'ye derinden âşık.
His speech deeply affected the audience.
- Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
Being deeply thankful, he tried to express his thanks.
- Derinden minnettar olduğu için, teşekkürlerini ifade etmeye çalıştı.