dere

listen to the pronunciation of dere
Турецкий язык - Английский Язык
stream

Tom and Mary pitched their tent near the stream. - Tom ve Mary çadırlarını dere kenarında kurdu.

There is some coal in the stream. - Derede biraz kömür var.

brook

We also failed to find gold in the brook. - Biz de derede altın bulamadık.

She watched the children playing in the brook. - O, çocukları derede oynarken izledi.

creek

Tom and Mary played in the creek. - Tom ve Mary derede oynadılar.

He did not dare to jump over the creek. - Dere üzerinden atlamaya cesaret edemedi.

(İnşaat) gutter-tile
(Jeoloji) valen
wadi
valley gutter
furrow
(İnşaat,Mimarlık) eaves trough
creak
(Coğrafya) gulley
hollow
wady
rill
brook, stream, rivulet, creek; eaves trough, gutter
bourn
brook, stream, creek; stream bed
watercourse
dale
vale
beck
valley in a roof, roof gutter
valley
burn

The fire left her with a third-degree burn which took months to fully heal. - Yangın, onu tamamen iyileşmesi aylar süren üçüncü derece yanık ile bıraktı.

Many passengers suffered third degree burns. - Birçok yolcu, üçüncü derece yanıklardan muzdaripti.

bourne
runnel
rivulet
gully
run

It must be terribly difficult, running her household on her own after divorcing. - Boşandıktan sonra evinde tek başına koşuşturmak son derece zor olmalı.

Tom runs extremely well. - Tom son derece iyi koşuyor.

branch
kloof
runlet
glen
freshet
dere boyu yönünde
(Jeoloji) downstream
dere düdükçünü
common sandpiper
dere iskorpiti
bullhead
dere kumu
river sand
dere kuşu
(Latin) alcedinidae
dere kuşu
(Hayvan Bilim, Zooloji) kingfisher
dere kuşu
(Hayvan Bilim, Zooloji) cinclus cinclus
dere merteği
(İnşaat) valley rafter
dere pisisi balığı
(Gıda) flounder
dere tepe
over hill and dale
dere tepe
(deyim) hill and dale
dere yatağı
stream bed
dere boyu
river length
dere kenarı
river edge
dere otu
(Anatomi) Dill: An aromatic herb (Anethum graveolens) native to Eurasia, having finely dissected leaves and small yellow flowers clustered in umbels
dere otu
Dill
dere akımı
stream current
dere alabalığı
salmo fontinalis
dere beylik
feudalism
dere düdükçünü
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: çullukgiller) [syn.: dere düdükçünü, nehirkenarı koşucusu, batakçulluğu] common sandpiper
dere gibi
streamy
dere gibi akmak
flow like water
dere gibi akmak
(for blood) to flow like water
dere iskorpiti
(Tabiat Doğa) (balık, Fam: Cottidae) bullhead, freshwater sculpin
dere iskorpiti
miller's thumb
dere kenarı
side of the stream
dere kenarı
streamside
dere kenarı kumu
bank sand
dere kumrusu
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: güvercinler) collared dove
dere perisi
water nymph
dere pisisi
flounder
dere pisisi
lemon dab
dere taşı ocağı
(Madencilik) boulder quarry
dere tepe
up hill and down dale
dere tepe düz gitmek
go up hill and down dale
dere tepe düz gitmek
to go up hill and down dale
dere tepe düz gitmek
to keep on going incessantly
dere yatağı kaplaması
stream bed paving
dere çakılı
river gravel
dere çakılı
stream gravel
dere şevi
stream slope
derin ve ağaçlı dere
gill
kol dere
(Teknik,Turizm) affluent
kuru dere
wadi
çakıl (dere)
rubble
dereler
guttering
az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti
(in fairy tales) He traveled over hill and dale
ağaçlıklı küçük dere
dingle
bindirme kiremit dere
laced valley
gizli dere
(İnşaat) concealed gutter
gizli dere
closed valley
dere
(İnşaat) valley-channel
küçük dere
grindle
mevsimlik dere
(Çevre) intermittent stream
nehirden ayrılıp akan dere
effluent
sel sularından dere
couloir
sivri dere
(İnşaat) arris gutter
yazın kuruyan dere
wadi
Английский Язык - Английский Язык
To hurt, harm, injure

Than herde he a voyce sey, ‘Sir Galahad, I se there envyrowne aboute the so many angels that my power may nat deare the!’.

To annoy, trouble, grieve
To hurt; to harm; to injure
Harm
Турецкий язык - Турецкий язык
Damlarda yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko veya kiremit yol
Genellikle kışın akan,yazın kuruyan küçük çay
Kışın akan, yazın kuruyan küçük çay
Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu ve bunların yatağı
İki dağ arasındaki uzun çukur
(Osmanlı Dönemi) RESS
dere otu
(Botanik, Bitkibilim) Dere otu (Anethum graveolens), maydanozgiller (Apiaceae) familyasından anavatanı Asya olan tek yıllık bir bitki türüdür. Anavatanı Avrupa'nin güneyi ve Asya'nin batısıdır. Ülkemizde de yabani olarak bulunduğu gibi, kültür bitkisi olarak bahçalarda yetiştirilir
dere tepe
İnişli çıkışlı (yer)
Dere otu
acigici
Dere yatağı
akanak
adem dere
Mevleviler arasında hece ölçüsünü kullanan ilk kişi olmuş XVıı. yüzyıl Türk tasavvuf şairi
altın dere
Trabzon'un Maçka ilçesinde, Sumela Manastırı'nı da barındıran ve ulusal park kapsamına alınan vadi
ekşi dere
Balıkesir'in Gönen ilçesinde bir kaplıca
kuru dere
Suyu olmayan dere
dere

    Расстановка переносов

    de·re

    Произношение

    Этимология

    () Old English derian, from West Proto-Germanic *darjan. Cognate with Dutch deren.

    Общие Словосочетания

    dere otu, dere yatağı
Избранное