denizde

listen to the pronunciation of denizde
Турецкий язык - Английский Язык
at sea; afloat
afloat
offshore

Offshore drilling costs are rising. - Denizde sondaj masrafları artıyor.

the high sea
at sea

Last year, he was at sea for three months. - Geçen yıl üç ay boyunca denizdeydi.

The Allies were winning at sea. - Müttefikler denizde kazanıyorlardı.

on the water
deniz
sea

Last year, he was at sea for three months. - Geçen yıl üç ay boyunca denizdeydi.

We used to go to the seaside on holiday. - Tatilde deniz kenarına giderdik.

denizde ölenlerin kabri
davy jones's locker
Denizde balık pazarı olmaz
(Atasözü) It is unwise to negotiate what is not in hand
Denizde kum onda para
a) in clover, loaded b) He has pots of money, He is rolling in money
denizde balık something
not yet in hand, a bird in the bush
denizde boğulmak
go to Davy Jones's locker
denizde ikmal UNREP
(Askeri) underway replenishment
denizde ikmal tahkimatı
(Askeri) underway replenishment consolidation
denizde kum, onda para
(Konuşma Dili) He has as much money as there is sand in the sea
denizde yaşam güvenliği
(Askeri) safety of life at sea
denizde önceden konuşlandırma gemisi; çağrı işlemci koruması; Askeri Posta Servi
(Askeri) maritime pre-positioning ship; message processor shelter; Military Postal Service
deniz
naval

Tom Jackson was an American naval officer and painter. - Tom Jackson, Amerikalı bir deniz subayı ve ressamdı.

Tom and Mary went to the aquarium, the folk art museum and the naval museum. - Tom ve Mary akvaryuma, halk sanat müzesine ve deniz müzesi'ne gitti.

deniz
nautical
deniz
deep

Do you have deep sea phobia? - Derin deniz fobisine sahip misin?

This part of the sea is deep and dangerous. - Denizin bu bölümü derin ve tehlikeli.

deniz
drink

Drinking seawater can be deadly to humans. - Deniz suyu içmek insanlar için ölümcül olabilir.

You can't drink seawater because it's too salty. - Deniz suyunu içemezsin çünkü su çok tuzlu.

deniz
saltwater
deniz
blue

The blue sky is reflected in the sea. - Mavi gök, denize yansıyor.

Light blue is the color of the sky and, consequently, is also the color of the sea, lakes, and rivers. - Açık mavi gökyüzünün rengidir ve bu sebepten aynı zamanda denizin, göllerin ve nehirlerin de rengidir.

deniz
earth

The earthquake created a tremendous sea wave. - Deprem büyük bir deniz dalgası yarattı.

All that comes from the earth returns to the earth, and what comes from the water returns to the sea. - Topraktan gelen her şey toprağa döner ve sudan gelen her şey denize döner.

deniz
(Askeri) marine city
deniz
waters

Warmer waters harm coral reefs and alter the distribution, abundance, and productivity of many marine species. - Isıtıcı sular, mercan resiflerine zarar verir ve birçok deniz türünün verimini, bolluğunu ve üretkenliğini değiştirir.

Gemilerin Denizde Sebep Olduğu Kirlenmeyi Önleme Uluslar Arası Sözleşmesi
(Askeri) International Convention for the Prevention of Pollution from Ships
Yabancı Tarım Ofisleri (USDA); frekans tahsis alt komitesi; denizde yakıt ikmali
(Askeri) Foreign Agricultural Service (USDA); frequency assignment subcommittee; fueling at sea; functional account symbol
deniz
sea; maritime, marine; naval, nautical
deniz
the blue; the briny
deniz
the waters
deniz
marine

Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish. - Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.

Tom joined the Marine Corps. - Tom deniz piyadelerine katıldı.

deniz
thalasso
deniz
sea, ocean
deniz
waves, sea; a swell
deniz
the wave

He was carried by the waves away from the shore and out to sea. - Dalgalar tarafından kıyıdan denize doğru sürüklendi.

deniz
maritime

They went to the maritime museum. - Onlar denizcilik müzesine gitti.

deniz
the deep

Very little is known about the deep sea. - Derin deniz hakkında çok az şey biliniyor.

The treasure was buried in the deepest of the sea. - Hazine, denizin derinliklerine gömüldü.

deniz
brine
deniz
the waves

He was carried by the waves away from the shore and out to sea. - Dalgalar tarafından kıyıdan denize doğru sürüklendi.

deniz
marine, maritime, nautical, naval
deniz
main
deniz
the blue

The blue whale is the largest marine mammal, and the largest mammal on earth. - Mavi balina en büyük deniz memelisi olup, dünyadaki de en büyük memelidir.

He reached the blue sea. - O, mavi denize ulaştı.

deniz
briny
deniz
biocycle
deniz
flood

Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water. - Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.

deniz
the briny
deniz
zee
deniz
seaman

The seaman apprentice, sitting on a stool in a bar, ordered a beer while waiting for his basket of fish and chips. - Bir barda bir taburede oturan denizci çırağı balık ve cips sepetini beklerken bir bira ısmarladı.

Many moons ago, I was a seaman. - Çok uzun zaman önce ben bir denizciydim.

deniz
maria

Tom considered Maria to be the most beautiful mermaid he had ever seen. - Tom, Maria'yı şimdiye kadar gördüğü en güzel deniz kızı olarak kabul ediyordu.

karada ve denizde yaşayan
amphibious
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение denizde в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Deniz
derya
Deniz
(Hukuk) BAHR
Deniz
(Osmanlı Dönemi) RAMUZ
Deniz
(Osmanlı Dönemi) HUDARE
Deniz
(Osmanlı Dönemi) MESCUR
Deniz
(Hukuk) BAHİR
Deniz
(Osmanlı Dönemi) TIM
deniz
Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi
deniz
Dalga olma durumu
deniz
Geniş alan
deniz
Bir okyanus ile bağı olan ve büyük bir alanı kaplayan ve genellikle tuzlu olan su birikintisi
deniz
Sınırsız genişlik, çokluk, yoğunluk
deniz
Bu su kütlesinin belirli bir parçası
deniz
Aydaki düzlükler
denizde
Избранное