I don't believe that you're mentally unbalanced.
- Senin ruhsal açıdan bir dengesiz olduğuna inanmıyorum.
John has been moody since this morning.
- John bu sabahtan beri dengesiz.
She's mentally unstable and probably a killer.
- O aklen dengesiz ve muhtemelen bir katil.
Layla was extremely unstable.
- Leyla son derece dengesizdi.
Fadil became so erratic that his wife decided to leave him.
- Fadıl o kadar dengesiz hale geldi ki karısı onu terk etmeye karar verdi.
Share prices have been erratic this last month.
- Hisse senedi fiyatları bu son ay dengesizdi.
Tom said that Mary was deranged.
- Tom Mary'nin dengesiz olduğunu söyledi.
Tom seems temperamental.
- Tom dengesiz görünüyor.
Do people ever accuse you of being temperamental?
- İnsanlar seni hiç dengesiz olmakla suçlar mı?
The French government has launched an online game that challenges taxpayers to balance the national budget.
- Fransız hükümeti, ulusal bütçeyi vergi mükelleflerinin dengelemesi için meydan okuyan online bir oyunu piyasaya sürdü.
She makes sure that her family eats a balanced diet.
- Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
The tail at the rear of the plane provides stability.
- Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
Tom is good at balancing things on his head.
- Tom şeyleri kafasında dengelemekle iyi.
Tom is balancing on a tightrope.
- Tom gergin bir ip üzerinde dengesini sağlamaktadır.
The balance of public opinion remains in his favor.
- Kamu oyu dengesi kendi lehine kalır.
The person on the left ruins the balance of the picture.
- Soldaki kişi resmin dengesini bozuyor.