Tom is a bundle of nerves.
- Tom bir sinir demeti.
He tied the twigs into bundles.
- O demetlerin içine ince dallar bağladı.
Tom hid the gun under a bunch of oily rags in his garage.
- Tom silahını garajdaki bir demet yağlı paçavranın altına sakladı.
No sooner had Mary broken up with Tom than John was at her front door with a bunch of roses.
- Mary Tom'dan ayrılır ayrılmaz John bir demet gülle onun ön kapısındaydı.
What kind of bouquet would you like? I would like a bunch of roses!
- Ne tür bir buket istersiniz? Ben bir demet gül istiyorum!
If a guy has got a bunch of flowers in his hand, it means that he is going to practise not botany, but anatomy.
- Bir erkeğin elinde bir demet çiçek varsa, bu onun botanik çalışmayacağı, fakat anatomi çalışacağı anlamına gelir.
I was wakened by a beam of light shining through my window.
- Penceremden parlayan bir ışık demeti ile uyandırıldım.
The witch cast a spell and a beam of light shot out of her wand.
- Cadı bir büyü yaptı ve asasından dışarı bir ışık demeti fırladı.