Biz onların taleplerine boyun eğmemeliyiz.
- We must not give way to their demands.
Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- We demanded that he explain to us why he was late.
İşçiler daha yüksek ücret talep etmek için birleşti.
- The workers united to demand higher wages.
Adalet istemek için buradayız.
- We're here to demand justice.
Arzu ihtiyaç ve talep arasından çıkar.
- The desire emerges between need and demand.
Hiçbir şey istemedim.
- I didn't demand anything.
Adalet istemek için buradayız.
- We're here to demand justice.
Parayı bir kerede ödemem gerektiğini talep etti.
- He demanded that I should pay the money at once.
Onun ödemesi gerektiğini iddia ettim.
- I demanded that he should pay.
Uzman işçiler rağbette.
- Specialist workers are in demand.
Ülkenizde hangi diller rağbette?
- Which languages are in demand in your country?
Onun isteklerine boyun eğdim.
- I gave in to her demands.
Bu isteklere boyun eğmemelisin.
- You must not give way to those demands.
Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- We demanded that he explain to us why he was late.
Protestocular hükümetten reform talep etti.
- The protesters demanded government reform.
Talebe göre fiyat değişir.
- The price varies with demand.
Fiyatlar arz ve talebe bağlıdır.
- Prices depend on supply and demand.
Adalet istemek için buradayız.
- We're here to demand justice.
Muhabirler, belediye başkanının neden onlarla konuşmak istemediğini bilmek istediler.
- The reporters demanded to know why the mayor wouldn't talk to them.
The bank is demanding the mortgage payment.
Modern society is responding to women's demands for equality.
She couldn't ignore the newborn baby's demands for attention.
... is a massive demand for something to allow people ...