Tom screamed in terror.
- Tom dehşet içinde çığlık attı.
It was an object of terror.
- Dehşet veren bir şeydi.
Tom screamed in horror.
- Tom dehşet içinde çığlık attı.
She threw her arms around him in horror.
- Dehşet içinde ona sarıldı.
The rebellion in England is frightening.
- İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.
After being frightened for many hours, her mother finally saved her.
- Saatlerce dehşete düşürüldükten sonra,sonunda annesi onu kurtardı.
He cried out in alarm.
- Dehşet içinde bağırdı.
The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
- Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.
The destruction of the environment is appalling.
- Çevrenin tahribi dehşet vericidir.
The rebellion in England is frightening.
- İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.
Spare me the grisly details.
- Bana dehşet verici ayrıntıları ver.
This road is terrible.
- Bu yol dehşet verici.
The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
- Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.