Yağmura rağmen biz dışarı çıkmak için karar veriyoruz.
- Despite the rain, we're deciding to go out.
Gittikçe daha fazla insan et yemeyi durdurmaya karar veriyor.
- More and more people are deciding to stop eating meat.
Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.
- The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give.
Tom partide ne giyeceğine karar vermede zorlanıyor.
- Tom is having a hard time deciding what to wear to the party.
Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.
- The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give.
Tom partide ne giyeceğine karar vermede zorlanıyor.
- Tom is having a hard time deciding what to wear to the party.
Karar vermek size kalmış.
- It's for you to decide.
İş için kimi seçeceğine karar vermek sana kalmış.
- It rests with you to decide whom to choose for the job.
Her iki görüşün avantajları ve dezavantajları vardır bu yüzden hangisini destekleyeceğime hemen karar vermeyeceğim.
- There are merits and demerits to both your opinions so I'm not going to decide right away which to support.
İş için kimi seçeceğine karar vermek sana kalmış.
- It rests with you to decide whom to choose for the job.
Sigarayı bırakmaya karar verdi.
- He decided to quit smoking.
İşinden ayrılmaya karar verdi.
- She decided to quit her job.
I have decided that it is healthier to walk to work.
Her last-minute goal decided the game.
... about deciding whether we should believe this ...