İş için kimi seçeceğine karar vermek sana kalmış.
- It rests with you to decide whom to choose for the job.
Karar vermek size kalmış.
- That's for you to decide.
Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
- Mary decided never to see him any more.
İşinden ayrılmaya karar verdi.
- She decided to quit her job.
İş için kimi seçeceğine karar vermek sana kalmış.
- It rests with you to decide whom to choose for the job.
Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
- Let's draw lots to decide who goes first.
O zaman ben de Muhafazakarım dedi Anne kararlı bir şekilde.
- Then I'm Conservative too, said Anne decidedly.
Tom'un boyu ona oyunda kararlı bir avantaj verdi.
- Tom's height gave him a decided advantage in the game.
Hangi otoyola karar verirsen ver, arabalarla ve kamyonlarla dolu olacaktır.
- Whichever highway you decide on, it will be crowded with cars and trucks.
İlk olarak isim üzerinde karar vermek zorundayız.
- In the first place we have to decide on the name.
decide against something: bir şeyin aleyhinde karar vermek.
They're finally taking the plunge and getting married.
İlk olarak isim üzerinde karar vermek zorundayız.
- In the first place we have to decide on the name.
Sanırım o kararlaştırılmış.
- I guess it's decided.
Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
- Mary decided never to see him any more.
İşinden ayrılmaya karar verdi.
- She decided to quit her job.
Her şey pazartesi günü belli olacak.
- Everything will be decided on Monday.
Yağmura rağmen biz dışarı çıkmak için karar veriyoruz.
- Despite the rain, we're deciding to go out.
Gittikçe daha fazla insan et yemeyi durdurmaya karar veriyor.
- More and more people are deciding to stop eating meat.
Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.
- The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give.
Tom partide ne giyeceğine karar vermede zorlanıyor.
- Tom is having a hard time deciding what to wear to the party.
Köpeğimi hangi marka köpek yiyeceği ile besleyeceğime karar vermede güçlük çekiyorum.
- I had trouble deciding which brand of dog food to feed my dog.
Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.
- The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give.
Duvarları açık maviye boyamaya karar verdik.
- We've decided to paint the walls light blue.
O, neye karar verildiğini uzun uzadıya açıkladı.
- He explained at length what had been decided.
Mary işe geri dönmeye karar verse, Tom kesinlikle memnun olmaz.
- Tom certainly wouldn't be pleased if Mary decided to go back to work.
Sigara içmekten kesin olarak vazgeçti.
- He decided to give up smoking once and for all.
Benim tartışmasız tercihim bu seçeneklerden dördüncüsü ve sonuncusudur.
- My decided preference is the fourth and the last of these alternatives.
I have decided that it is healthier to walk to work.
Her last-minute goal decided the game.
It decides me to look into the matter, for if it is worth anyone's while to take so much trouble, there must be something in it.
It is easy to show that the set of even numbers is decidable by creating the relevant Turing machine.
... Advertisers decide things. ...
... we get places, to what products we decide to buy, to ...