I'm not satisfied with the restaurant's service.
- Ben restoranın servisinden memnun değilim.
I didn't take that bus, so I'm not at home right now.
- Otobüse binmedim,bu yüzden şimdi evde değilim.
This ship is not fit for an ocean voyage.
- Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
John is not as old as Bill; he is much younger.
- John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
I ain't worried about what he might say.
- Onun söyleyebileceği şey hakkında endişeli değilim.
The trouble with the world isn't that people know too little, but they know so many things that ain't so.
- Dünya ile ilgili sorun insanların çok az bilmesi değil fakat öyle olmayan çok şey bilmeleridir.
I am not tired. Neither am I.
- Yorgun değilim. Ben de.
I am not the captain of the new team.
- Ben yeni takımın kaptanı değilim.
Hope is not a strategy.
- Ummak bir strateji değildir.
YouTube is not a good website.
- YouTube iyi bir web sitesi değildir.
I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant.
- Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.
Tom might have visited Mary in Boston last week. I'm not sure.
- Tom geçen hafta Boston'da Mary'yi ziyaret etmiş olabilir. Emin değilim.