There is nothing in this world constant, but inconstancy.
- Bu dünyada değişkenlikten başka sürekli bir şey yoktur.
The weather is more changeable in mountain regions than in any other district.
- Hava, dağlık bölgelerde diğer bölgelerden daha değişkendir.
The weather is changeable here.
- Burada iklim değişkendir.
Variable names in C are case sensitive.
- C'deki değişken isimler büyük küçük harfe duyarlıdır.
Tomorrow we expect variable weather with a likely chance of precipitation.
- Yarın biz yağış ihtimali olan değişken bir hava bekliyoruz.
The geopolitical situation is very volatile.
- Jeopolitik durum çok değişkendir.
The situation sounds volatile.
- Durum değişken görünüyor.
Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
- Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
Fashion is a fickle thing.
- Moda değişken bir şeydir.
The weather is uncertain at this time of year.
- Yılın bu zamanında hava değişkendir.
He took an uncertain stance.
- O değişken bir tutum takındı.
h is a dummy variable.
- h bir kukla değişkendir.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
- Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.