Climate change, civil war, financial hardship, and infrastructural chaos have all caused turmoil in this country.
- İklim değişimi, iç savaş,finansal zorluk ve altyapısal kaosun hepsi bu ülkede karışıklığa neden olmuştu.
Mary had noted a distinct change in Tom's behavior and work habits.
- Mary, Tom'un davranış ve iş alışkanlıklarındaki belirgin değişimi farketmişti.
Change alone is eternal, perpetual, immortal.
- Tek başına değişim, sürekli, sonsuz ve ölümsüzdür.
The young adapt to change easily.
- Gençler değişime kolayca uyum sağlarlar.
Everything is in flux.
- Her şey değişim halinde.
I wonder if exchange students can join this club.
- Değişim öğrencileri bu kulübe katılabiliyor mu acaba?
Jim stayed with us while he was in Japan as an exchange student.
- Jim değişim öğrencisi olarak Japonya'da bizimle kaldı.