You shouldn't go into somebody's home uninvited.
- Davetsiz olarak birinin evine gitmemelisin.
An uninvited guest is a pleasant surprise.
- Davetsiz bir misafir hoş bir sürprizdir.
We don't like unexpected guests.
- Davetsiz misafirleri sevmiyoruz.
Happiness is always unexpected.
- Her zaman davetsiz gelir mutluluk.
I had to decline the invitation because I was ill.
- Hasta olduğum için daveti geri çevirmek zorunda kaldım.
I'm grateful for the invitation.
- Ben, davet için minnettarım.
I didn't want to intrude.
- Ben davetsiz gelmek istemedim.
I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
- Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
Each member was called upon.
- Her üye davet edildi.
We invited him to the dinner party.
- Biz onu akşam yemeği partisine davet ettik.
We were not invited to the party.
- Partiye davet edilmedik.
Tom accepted Mary's challenge to a tennis match.
- Tom Mary'nin bir tenis maçına davetini kabul etti.
Tom was stupid enough to challenge Mary to a game of chess.
- Tom Mary'yi bir satranç oyununa davet edecek kadar aptaldı.
The corporation invited bids for the construction project.
- yolsuzluk, inşaat-yapı projesi için fiyat teklifine davet etti