O benim tavsiyemi görmezden gelmeye cesaret etti.
- He dared ignore my advice.
Emirlerime itaat etmemeye cesaret etti.
- He dared not to obey my order.
Tom Mary'yi bunu yapması için cesaretlendirdi.
- Tom dared Mary to do that.
Tom onu yapmam için cesaretlendirdi.
- Tom dared me to do it.
O, soğuk algınlığına yakalanma korkusuyla odadan ayrılmaya cesaret edemiyor.
- She doesn't dare leave the room for fear she should catch cold.
Tom Mary'ye bakmaya cesaret edemedi.
- Tom didn't dare to look at Mary.
... we have messengers from heavens in the sky?" Well, one man dared to penetrate the secrets ...