Bilim adamları bir gecede bir bardak kırmızı şarap sağlığa zarar vermek için yeterlidir diyor.
- One glass of red wine a night is enough to damage health, say scientists.
Gemi hasarlı değildi.
- The ship was not damaged.
Tayfundan gelen hasar büyüktü.
- The damage from the typhoon was enormous.
Tom sıkıntılı görünüyor.
- Tom appears distressed.
Tom sıkıntılı görünüyor.
- Tom seems distressed.
Sel, ekinlere büyük zarar verdi.
- The flood did great damage to the crops.
Hükümet çiftçilerin hasatlarının zararını telafi etti.
- The government compensated the farmers for the damage to the crops.
Hasarlı saygınlığını onarmayı denedim.
- I tried to repair his damaged prestige.
Chris'in kalbi o kadar boş ve hasarlı hissetti ki o tamir edilemedi.
- Chris' heart felt so empty and damaged that it couldn't be repaired.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.
- I tried to repair his damaged prestige.
Oda tamamen darmadağınıktı.
- The room was all messed up.
Tom zarar ziyan için para ödemek zorunda kaldı.
- Tom had to pay for damages.
Sigara içmek akciğerlerinize zarar verir.
- Smoking does damage your lungs.
Sel, ekinlere büyük zarar verdi.
- The flood did great damage to the crops.
Elektrik kesintileri bilgisayara hasar verdi.
- The power cuts damaged the computer.
Kasırga küçük eve hasar verdi.
- The hurricane damaged the small house.
Onlara zarar verildi.
- They've been damaged.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.
Kuraklık dönemi ürüne ciddi hasar verdi.
- The spell of drought did severe damage to the harvest.
Sel köye büyük hasar verdi.
- The flood did the village extensive damage.
Be careful not to damage any of the fragile items while unpacking them.
... So we can estimate some damaged areas through ...
... So one of them is the feed data about damaged area for ...