Hasarlı saygınlığını onarmayı denedim.
- I tried to repair his damaged prestige.
Gemi hasarlı değildi.
- The ship was not damaged.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.
- I tried to repair his damaged prestige.
Rock grubu otel odasına hasar verdi.
- The rock band damaged the hotel room.
Sami, Leyla'nın itibarına hasar verdi.
- Sami damaged Layla's reputation.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.
Kaza, arabasının ön tekerlerine zarar verdi.
- The accident damaged her car's front wheels.
Bilim adamları bir gecede bir bardak kırmızı şarap sağlığa zarar vermek için yeterlidir diyor.
- One glass of red wine a night is enough to damage health, say scientists.
Tayfundan gelen hasar büyüktü.
- The damage from the typhoon was enormous.
Kuraklık dönemi ürüne ciddi hasar verdi.
- The spell of drought did severe damage to the harvest.
Günlük çekişmeler yüzünden sıkıntılıyım.
- I'm distressed by the daily squabbles.
Tom çok sıkıntılıydı.
- Tom was very distressed.
Zararı ödemeyi reddettikleri için mahkemeye gittik.
- We went to court when they refused to pay for the damage.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Oda tamamen darmadağınıktı.
- The room was all messed up.
Tom zarar ziyan için para ödemek zorunda kaldı.
- Tom had to pay for damages.
Sel, ekinlere büyük zarar verdi.
- The flood did great damage to the crops.
Kuraklık oradaki tüm ürünlere zarar verdi.
- The drought damaged all the crops there.
Fırtına ürünlere çok hasar verdi.
- The storm did a lot of damage to the crops.
Sel köye büyük hasar verdi.
- The flood did the village extensive damage.
Be careful not to damage any of the fragile items while unpacking them.
... So one of them is the feed data about damaged area for ...
... So when we can go, already the damaged are cleaned up, but we ...