The picture I drew depicts a face with wavy lips.
- Benim çizdiğim resim dalgalı dudakları olan bir yüzü gösteriyor.
He's running his hand through his wavy, brown hair.
- O, elini dalgalı kahverengi saçının içinden geçiriyor.
The ocean was choppy because of the storm.
- Okyanus fırtına yüzünden dalgalıydı.
The sea is pretty rough today.
- Deniz bugün oldukça dalgalı.
The little boat bobbed on the rough sea.
- Tekne dalgalı denizde şiddetle sallandı.
The ear canal sends sound waves to the eardrum.
- Kulak kanalı, kulak zarına ses dalgaları gönderir.
Light and sound travel in waves.
- Işık ve ses dalgalar halinde iletilir.
I like the waves of the Black Sea.
- Karadeniz'in dalgalarını severim.
He was carried by the waves away from the shore and out to sea.
- Dalgalar tarafından kıyıdan denize doğru sürüklendi.