dağıtılamayan

listen to the pronunciation of dağıtılamayan
Турецкий язык - Английский Язык
unallocatable
dağıt
disrupt
dağıt
{f} distributed

New blankets were distributed to the poor. - Yeni battaniyeler yoksullara dağıtıldı.

The teacher distributed the question papers. - Öğretmen sınav kağıtlarını dağıttı.

dağıt
distribute

The document was distributed to all department heads. - Belge tüm bölüm başkanlarına dağıtıldı.

The teacher distributed the question papers. - Öğretmen sınav kağıtlarını dağıttı.

dağıt
(Bilgisayar) deal

Whose turn is it to deal the cards? - Kartları dağıtmak için kimin sırası?

Please deal the cards. - Lütfen kartları dağıt.

dağıt
{f} strewn
dağıt
distract

The noise distracted him from studying. - Gürültü o çalışırken dikkatini dağıttı.

While she distracted Tom, her boyfriend stole his wallet. - O, Tom'un dikkatini dağıtırken onun erkek arkadaşı onun cüzdanını çaldı.

dağıt
{f} dissipated
dağıt
dispel

Dear Brothers and Sisters, Jesus Christ is risen! Love has triumphed over hatred, life has conquered death, light has dispelled the darkness! - Sevgili kardeşlerim, Hazreti İsa yükseldi! Sevgi nefret üzerinde zafer kazandı, hayat ölümü ele geçirdi, ışık karanlığı dağıttı.

dağıt
{f} scattered

Sami scattered Layla's body parts around the city. - Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.

The sudden noise scattered the birds. - Ani ses kuşları dağıttı.

dağıt
{f} dispensed

The Red Cross dispensed food and medical supplies to the victims. - Kızıl Haç kurbanlara yiyecek ve tıbbi malzemeler dağıttı.

dağıt
give out
dağıt
given out
dağıt
{f} distracted

While she distracted Tom, her boyfriend stole his wallet. - O, Tom'un dikkatini dağıtırken onun erkek arkadaşı onun cüzdanını çaldı.

I was distracted by those protesters outside. - Benim dışarıda bu protestocular tarafından dikkatim dağıtıldı.

dağıt
{f} scatter

Sami scattered Layla's body parts around the city. - Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.

The sudden noise scattered the birds. - Ani ses kuşları dağıttı.

dağıt
hand out

I didn't hand out anything. - Herhangi bir şey dağıtmadım.

The rescue workers are going to hand out supplies to the victims of the earthquake. - Kurtarma ekipleri depremin kurbanlarına malzeme dağıtacak.

dağıt
gave out
dağıt
disband
dağıt
despatch
dağıt
portion out
dağıt
strew
dağıt
dispense

The Red Cross dispensed food and medical supplies to the victims. - Kızıl Haç kurbanlara yiyecek ve tıbbi malzemeler dağıttı.

This refrigerator has an integrated ice and water dispenser. - Bu buzdolabının entegre buz ve su dağıtıcısı vardır.

dağıt
disperse

The police dispersed the crowd. - Polisler kalabalığı dağıttı.

dağıt
{f} strewed
dağıt
dish out
dağıt
{f} dispatch
dağıt
dissipate
dağıt
decentralize
dağıt
disheveled
dağıt
portionout
dağıt
givenout
dağıt
dispersed

The police dispersed the crowd. - Polisler kalabalığı dağıttı.

dağıt
disincorporate
dağıt
gaveout
dağıt
giveout
dağıt
dishout
dağıt
clutter
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение dağıtılamayan в Турецкий язык Турецкий язык словарь

DAĞIT
(Osmanlı Dönemi) Emin
DAĞIT
(Osmanlı Dönemi) Nâzır, bakan
DAĞIT
(Osmanlı Dönemi) Şiddet veren
DAĞIT
(Osmanlı Dönemi) Üzüm toplamada kullanılan âlet
dağıtılamayan
Избранное