Tom put his hat on and went outside.
- Tom şapkasını giydi ve dışarı çıktı.
She went out without saying good-bye.
- Hoşça kal demeden dışarı çıktı.
You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
- Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
He has gone out for lunch already.
- O zaten öğle yemeği için dışarı çıktı.