düzleştirme

listen to the pronunciation of düzleştirme
Турецкий язык - Английский Язык
(Meteoroloji,Pisikoloji, Ruhbilim) smoothing
(İnşaat) blunting
leveling
levelling
smooth
planation
düz
smooth

If all goes smoothly, I can make two or three pieces a day. - Her şey düzgünce giderse günde iki ya da üç parça yapabilirim.

Mary smoothed down her skirt. - Meryem eteğini düzeltti.

düz
plain

Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese. - Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.

She wore a plain blue dress. - O, düz mavi bir elbise giydi.

düzleştirmek
{f} flatten
düz
straight

Also Felicja has blonde straight hair. - Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.

I want to go straight. - Ben düz gitmek istiyorum.

düz
flat

She got a flat tire on her way home. - O eve giderken düz bir lastik aldı.

Its surface was as flat as a mirror. - Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.

düz
{s} even

Tom organized the event. - Tom etkinliği düzenledi.

Her birthday party will be held tomorrow evening. - Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.

düzleştirmek
{f} smooth
düzleştirmek
{f} straighten

Mary used a flat iron to straighten her hair. - Mary saçlarını düzleştirmek için bir ütü kullandı.

düzleştirmek
{f} even
düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis. - Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.

Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible? - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?

düz
(Otomotiv) flat base
düzleştirmek
rub down
düz
flattened
düz
right

You must put these mistakes right. - Bu hataları düzeltmelisin.

Cheer up! Everything will soon be all right. - Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree. - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.

Have you checked the oil level recently? - Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?

düz
direct
düzleştirmek
slick down
düzleştirmek
unround
düzleştirmek
level
Düzleştirmek
level off
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

We were arguing on different planes to the last. - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.

Geometry is based on points, lines and planes. - Geometri noktalar, çizgiler ve düzlemlere dayalıdır.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

düz
forehand
düz
running
düzleştirmek
ling. to unround
düzleştirmek
slick
düzleştirmek
surface
düzleştirmek
to smooth, make flat, make level
düzleştirmek
to straighten

Mary used a flat iron to straighten her hair. - Mary saçlarını düzleştirmek için bir ütü kullandı.

düzleştirmek
to flatten, to level, to smooth
Турецкий язык - Турецкий язык
düzleştirme
Избранное