düzleşmek

listen to the pronunciation of düzleşmek
Турецкий язык - Английский Язык
to become straight
to become smooth, become flat, become level
even out
ling. to become unrounded
flatten out
even
flatten
to flatten, to become smooth, to become level, to become straight
become smooth
düz
smooth

Mary smoothed her hair. - Mary saçını düzeltti.

The opening statement went smoothly. - Açılış konuşması düzgünce gitti.

düz
plain

Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese. - Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.

I'm just a plain office worker. - Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.

düz
straight

Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads. - Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız.

Also Felicja has blonde straight hair. - Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.

düz
flat

This child believes that the earth is flat. - Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.

He gave me a flat answer. - O bana düz bir cevap verdi.

düz
{s} even

I corrected even the smallest details. - Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.

Her birthday party will be held tomorrow evening. - Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.

düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis. - Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.

There is no regular boat service to the island. - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.

düz
(Otomotiv) flat base
düz
flattened
düz
right

Go along this street and turn right at the bank. - Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.

You must put these mistakes right. - Bu hataları düzeltmelisin.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

Her acting is on the level of a professional. - Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.

I'm going to raise my English level. - İngilizce düzeyimi yükselteceğim.

düz
direct
düzleşme
flattening
düzleşme
unrounding
düzleşme
delabialisation
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees. - Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.

We were arguing on different planes to the last. - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

düz
forehand
düz
running
düzleşme
becoming smooth, flat, or level
düzleşme
ling. unrounding
düzleşmek
Избранное