düzenleyici

listen to the pronunciation of düzenleyici
Турецкий язык - Английский Язык
regulatory

Rightists often dislike regulatory legislation. - Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

regulator " regülatör; organizer" " organizatör; regulating
compensator
regulative
promoter
organizer
grader
regulating
trimmer

I don't think Tom would like it very much if I used his electric beard trimmer without his permission. - İzni olmadan onun elektrikli sakal düzenleyicisini kullanırsam Tom'un bundan çok hoşlanacağını sanmıyorum.

organizing
regulator

Rightists often dislike regulatory legislation. - Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

coordinator
(Gıda) improver
(İnşaat) modifier
relay
reviser
arranger
düzenleyici hüküm
(Kanun) regulatory provision
düzenleyici yapılar
(Hukuk) regulatory structures
dükkân düzenleyici
shopfitter
düzenle
{f} order

He put his room in order. - O, odasını düzenledi.

She put her room in order. - O, odasını düzenledi.

düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
düzenle
(Bilgisayar) edit

What's your favorite image editing software? - En sevdiğiniz resim düzenleme yazılımı hangisi?

Click here to edit the sentence. - Cümleyi düzenlemek için buraya tıklayın.

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
html düzenleyici
(Bilgisayar) html editor
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement. - Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

Many countries try to regulate the birth rate. - Birçok ülke doğum oranını düzenlemeye çalışıyor.

The Angkar regulated every moment of our lives. - Yaşamımızın her anını düzenleyen Angkar'dı.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

Who organized that meeting? - O toplantıyı kim düzenledi?

Their house is organized according to Feng Shui. - Evleri Feng Shui'ye göre düzenlendi.

düzenle
regularize
düzenle
organize

She tried to persuade him to organize a boycott. - O, onu bir boykot düzenlemesi için ikna etmeye çalıştı.

I think it's time for me to organize a party. - Sanırım bir parti düzenlememin zamanıdır.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
akım düzenleyici
regulator
bağımsız düzenleyici makam
(Hukuk) independent regulatory authority
biyo-düzenleyici
(Biyoloji) bioregulator
desen düzenleyici
(Bilgisayar) pattern editor
düzenle
spaceout
düzenle
rhythm
düzenle
redd
düzenle
arranged

She arranged the flowers beautifully. - Çiçekleri güzel düzenledi.

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

kalp ritmi düzenleyici
(Tıp) defibrilator
karma düzenleyici
(Bilgisayar) composite editor
kayıt düzenleyici
(Askeri) transaction editor
kâlp ritmi düzenleyici
heart pacemaker
nesne düzenleyici
(Bilgisayar) object editor
ototmatik voltaj düzenleyici
AVR
sözlük düzenleyici
lexicographer
yöntem düzenleyici
(Bilgisayar) method editor
Турецкий язык - Турецкий язык
Herhangi bir işi, kuruluşu gerçekleştirip düzenli sonuç alınmasını üstlenen kimse, organizatör, aranjör
Bir makinenin görevini istenilen ölçüde tutup ayarlayabilen araç, regülatör
(Hukuk) NAZIM
regülatör
aranjör
organizatör
düzenleyici
Избранное