düzenleyiş

listen to the pronunciation of düzenleyiş
Турецкий язык - Английский Язык
configured
organized so as to give configuration to; "a magnet is surrounded by a configured field"; "a vehicle designed for rough terrain
past of configure
düzenle
{f} order

We use computers to solve problems and to put information in order. - Biz sorunları çözmek ve bilgiyi düzenlemek için bilgisayarlar kullanırız.

She put her room in order. - O, odasını düzenledi.

düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
düzenle
(Bilgisayar) edit

Click here to edit the sentence. - Cümleyi düzenlemek için buraya tıklayın.

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement. - Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

Rice prices are regulated by the government. - Pirinç fiyatları hükümet tarafından düzenlenir.

The Angkar regulated every moment of our lives. - Yaşamımızın her anını düzenleyen Angkar'dı.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

Their house is organized according to Feng Shui. - Evleri Feng Shui'ye göre düzenlendi.

Who organized that meeting? - O toplantıyı kim düzenledi?

düzenle
regularize
düzenle
organize

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

Tom asked Mary to help him organize the party. - Tom Mary'den ona partiyi düzenlemesi için yardım etmesini rica etti.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
düzenle
spaceout
düzenle
rhythm
düzenle
redd
düzenle
arranged

I arranged catering for tomorrow's party. - Yarınki parti için yeme içme işini düzenledim.

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

düzenleyiş
Избранное