The tree was ready to fall down.
- Ağaç düşmek üzereydi.
Crude oil has been falling in price.
- Ham petrol fiyatı düşmektedir.
Your shirt button is about to fall off.
- Gömlek düğmen düşmek üzere.
If you don't want to fall off the cliff, don't stay near it.
- Eğer uçurumdan düşmek istemiyorsanız, onun yanında durmayın.
The tree was ready to fall down.
- Ağaç düşmek üzereydi.
We've come this far, so we can't stop now. I don't want to backslide.
- Bu kadar uzağa geldik, bu yüzden şimdi duramayız. Kötü yola düşmek istemiyorum.
The descent to hell is easy.
- Cehenneme düşmek kolaydır.
If my plane doesn't crash, and if I do not get kidnapped by organ thieves, I will drop you a line at the beginning of the week.
- Uçağım düşmezse ve organ mafyası tarafından kaçırılmazsam hafta başında sana yazacağım.
All of a sudden, large drops of rain began falling from the dark sky.
- Ansızın büyük yağmur damlaları karanlık gökyüzünden düşmeye başladı.
You can use a dreamcatcher to catch your nightmares.
- Kabuslarınızı yakalamak için bir düş kapanı kullanabilirsiniz.
I never dreamed that I would meet her again.
- Onunla tekrar karşılaşacağımı asla düşünmedim.
If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps.
- Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.
Newton saw an apple fall off a tree.
- Newton bir elmanın ağaçtan düştüğünü gördü.
Daydreaming is the moonlight of thought.
- Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.
He was weak enough to succumb to temptation.
- O günaha yenik düşmek için yeterince zayıf.
Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, while in fact you are looking at your monitor.
- İşte bir optik illüzyon: aslında monitörünüze bakarken, bir küpe baktığınızı düşünürsünüz.
Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, but in fact you are looking at the screen.
- Burada bir görsel yanılsama var. Küpe baktığını düşünüyorsun ama gerçekte ekrana bakıyorsun.
Living in poverty is some women's fantasy. They think it's somewhat romantic.
- Yoksulluk içinde yaşamak, bazı kadınların fantezisidir. Onlar bunun biraz romantik olduğunu düşünüyorlar.
The man slumped to the floor.
- Adam aniden yere düştü.
He's very fond of science fiction.
- O, bilim kurguya çok düşkündür.
It would break if you dropped it.
- Eğer düşürürsen kırarsın.
It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around.
- Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.
The yen is rising and the dollar is falling.
- Yen yükseliyor dolar düşüyor.
Tom broke his neck falling down a flight of stairs.
- Tom merdivenlerden düşerek boynunu kırdı.
Tom picked up the coins that had fallen behind the sofa.
- Tom kanepenin arkasına düşmüş olan bozuk paraları topladı.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
- Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
I thought you didn't like romance movies.
- Macera filmlerini sevmediğini düşündüm.
At first, I thought I had an advantage because I spoke a Romance language.
- İlk başta, bir Romen dili konuştuğum için bir avantajım olduğunu düşündüm.
Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination.
- Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.
He fell down the stairs.
- O, merdivenden düştü.
He slipped and nearly fell.
- O kaydı ve neredeyse düşecekti.
Home prices are plummeting.
- Ev fiyatları hızla düşüyor.
The share price is plummeting – get out while you can.
- Hisse fiyatı düşüyor - yapabiliyorken ayrılın.
I held on to the rope tightly so I wouldn't fall.
- İpi sıkıca tuttum böylece düşmedim.
Leaves begin to fall in October.
- Yapraklar ekimde düşmeye başlar.
All of us want prices to decline.
- Biz hepimiz fiyatların düşmesini istiyoruz.
Home prices have continued to decline.
- Ev fiyatları düşmeye devam etti.
Chris risks falling behind in the science class.
- Chris fen dersinde geriye düşme riskinde.
I had to grab her to keep her from falling.
- Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.
I happened to go that way to New York.
Tom suffered from the delusion that strangers could hear his thoughts. Of course that's nonsense.
- Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.
When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me.
- Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.
The Taiwanese dollar appreciated, causing Taiwanese exports to slump.
- Tayvan doları değer kazandı ve Tayvan ihracatının düşmesine neden oldu.
A belt keeps your pants from falling down.
- Kemer pantolonunun düşmesini önler.
Tom is trying not to be trip and fall.
- Tom ayağı takılıp düşmemeye çalışıyor.
Be careful not to trip and fall.
- Tökezlememek ve düşmemek için dikkatli ol.