They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
We anticipated where the enemy would attack.
- Biz düşmanın nereden saldıracağını önceden tahmin ettik.
Entering the foe's camp is full of danger.
- Düşmanın kampına girmek tehlike doludur.
We defy our foes, for our passion makes us strong!
- Hırs bizi güçlü yaptığı için biz düşmanlarımıza meydan okuruz!
I don't feel hostile toward you.
- Kendimi size karşı düşman hissetmiyorum.
We got a hostile reception from the villagers.
- Köylüler tarafından düşmanca karşılandık.
An adversary yesterday is a friend today.
- Dün bir düşman bugün bir dosttur.
The plastic bag has become public enemy number one.
- Plastik torba bir numaralı halk düşmanı haline gelmiştir.
She's married to a misogynist.
- O bir kadın düşmanıyla evli.
I'm not a xenophobe, because I also hate my own ethnic group.
- Ben yabancı düşmanı değilim çünkü kendi etnik grubumdan da nefret ediyorum.