düşen

listen to the pronunciation of düşen
Турецкий язык - Английский Язык
downward
falling

Tom looked out of the window at the snow falling. - Tom pencereden dışarı düşen kara baktı.

Tom looked at the snow falling. - Tom düşen kara baktı.

down

He was pinned down by a fallen tree. - Düşen bir ağaç tarafından hareketsiz kaldı.

incumbent
(Ticaret) declining
fallen

Tom wished he had had the courage to jump into the river and save the baby that had fallen in. - Tom nehire atlama cesaretinin olmasını ve düşen bebeği kurtarmayı diledi.

Fallen rocks blocked the way. - Düşen kayalar yolu kapattı.

descendent
incident
rüzgârdan düşen meyve
windfall
düş
dream

You can use a dreamcatcher to catch your nightmares. - Kabuslarınızı yakalamak için bir düş kapanı kullanabilirsiniz.

I never dreamed that I would meet her there. - Onunla orada karşılaşacağımı asla düşünmedim.

düşen yaprağın bıraktığı iz
cicatrice
düşen şey
descendant
düş
{f} fall

If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps. - Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.

She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm. - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.

inanışa ters düşen
heretical
çıkarlara uygun düşen
expedient
denk düşen
(Bilgisayar) corresponding
dul kadına kocasının mülkünden düşen pay
dower
düş
daydream

Daydreaming is the moonlight of thought. - Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.

düş
vision
düş
illusion

Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, while in fact you are looking at your monitor. - İşte bir optik illüzyon: aslında monitörünüze bakarken, bir küpe baktığınızı düşünürsünüz.

Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, but in fact you are looking at the screen. - Burada bir görsel yanılsama var. Küpe baktığını düşünüyorsun ama gerçekte ekrana bakıyorsun.

düş
plump down
düş
fantasy

Living in poverty is some women's fantasy. They think it's somewhat romantic. - Yoksulluk içinde yaşamak, bazı kadınların fantezisidir. Onlar bunun biraz romantik olduğunu düşünüyorlar.

düş
{f} slumped

The man slumped to the floor. - Adam aniden yere düştü.

düş
fiction

He's very fond of science fiction. - O, bilim kurguya çok düşkündür.

düş
{f} decay
düş
{f} drop

Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings. - 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.

It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around. - Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.

düş
{f} falling

I had to grab her to keep her from falling. - Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.

Tom broke his neck falling down a flight of stairs. - Tom merdivenlerden düşerek boynunu kırdı.

düş
{f} fallen

The garden was covered with fallen leaves. - Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.

Tom picked up the coins that had fallen behind the sofa. - Tom kanepenin arkasına düşmüş olan bozuk paraları topladı.

düş
romance

At first, I thought I had an advantage because I spoke a Romance language. - İlk başta, bir Romen dili konuştuğum için bir avantajım olduğunu düşündüm.

I think that maybe I should stop reading romance novels. - Belki aşk romanları okumayı durdurmam gerektiğini düşünüyorum.

düş
imagination

Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination. - Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.

düş
plunk
düş
fell

He approached and fell on his knees. - O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.

She fell down the ladder. - O, merdivenden düştü.

düş
plummet

Home prices are plummeting. - Ev fiyatları hızla düşüyor.

Tom's grades soon plummeted. - Tom'un notları yakın zaman içinde düştü.

düş
pie in the sky
Denize düşen yılana sarılır
(Atasözü) A drowning man will catch a strow
Kendi düşen ağlamaz
(Atasözü) As you make your bed, you'll lie on it
düş
decayed
kişi başına düşen milli gelir
Per capita income
Denize düşen yılana sarılır
A drowning man will clutch at a straw
Kendi düşen ağlamaz
As you make your bed, so you must lie in it
adam başına düşen
workload
alına düşen bukle
quiff
aykırı düşen
interfering
aykırı düşen
conflicting
aşağı düşen
precipitate
burunundan düşen bin parça olmak
to look very disgruntled, wear a very sour face
denize düşen yılana sarılır
(Atasözü) A drowning man will clutch at a straw
denize düşen yılana sarılır
any port in a storm
düş
dream, daydream, fantasy
düş
reverie
düş
delusion

Tom suffered from the delusion that strangers could hear his thoughts. Of course that's nonsense. - Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.

When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me. - Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.

düş
hope, aspiration, dream
düş
pink elephant
işçinin payına düşen maden
tribute
jetonu geç düşen kimse
second rater
kendi düşen ağlamaz
(Atasözü) If you get yourself into trouble then you've no right to complain
kendi sermaye paylarına düşen miktarına kadar
(Hukuk) up to the amount of their share of capital
kişi başına düşen
capitation
kişi başına düşen gelir
per capita income
kişi başına düşen pay
per capita quota
kötü yola düşen kimse
backslider
suratından düşen bin parça
very sour-faced, very annoyed-looking; very angry -looking; very grim-looking
suratından düşen bin parça olmak
to pull a long face
temerrüde düşen tüketici
(Hukuk) consumer by default
ters düşen
noncommital
ters düşen
inimical to
topluma ters düşen
indecorous
yere düşen meteor
meteorite
yüzünden düşen bin parça olmak
to wear a very sour face
yüzünden düşen bin parça olmak
to pull a long face
üzerine düşen
incumbent
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) HELEKE
DÜŞ
(Osmanlı Dönemi) f. Bak: Dû
Düş
rüya
düş
Gerçek olmayan şey, imge, hayal
düş
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya
düş
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya: "Dadaloğlu'm, sevdası var başımda / Gündüz hayalimde, gece düşümde."- Dadaloğlu
düş
Gerçekleşmesi istenen şey, umut
Английский Язык - Турецкий язык

Определение düşen в Английский Язык Турецкий язык словарь

denize düşen yılana sarılır
A drowning man will clutch at a straw
düşen
Избранное