In the sunlight my head started to spin, and I lay down to have a rest on the grass.
- Güneş ışığında kafam dönmeye başladı ve dinlenmek için çim üzerinde uzandım.
The room started to spin after I drank too much.
- Ben çok içtikten sonra oda dönmeye başladı.
Conversion to the metric system was opposed by tool manufacturers.
- Metrik sisteme dönmeye üreticileri tarafından karşı çıkıldı.
She did not turn up after all.
- Beklenenin tersine geri dönmedi.
He never turns his back on a friend in need.
- Muhtaç arkadaşlarına asla sırtını dönmez.
He turned to the right instead of turning to the left.
- O, sola dönme yerine sağa döndü.
Sami's world stopped turning.
- Sami'nin dünyası dönmeyi bıraktı.
What I like best is going on Ferris wheels.
- Dönme dolaba binmek benim en sevdiğim şeydir.
The first Ferris wheel was built in 1893 in Chicago.
- İlk dönme dolap 1893 yılında Chicago'da inşa edildi.
She loved fat men, so she decided to convert to Buddhism.
- O şişman erkekleri seviyordu, bu yüzden Budizm'e dönmeye karar verdi.
It's too late to turn back.
- Geri dönmek için çok geç.
We have to turn back.
- Geri dönmek zorundayız.
I must return home within a week.
- Bir hafta içinde eve dönmek zorundayım.
The president was forced to return to Washington.
- Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
It's too late to turn back.
- Geri dönmek için çok geç.
We have to turn back.
- Geri dönmek zorundayız.
If you don't want to come back, I'll understand.
- Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.
Do you want to come back to my office?
- Ofisime geri dönmek istiyor musun?
Who were you with on the Ferris wheel?
- Dönme dolapta kimle birlikteydin?
The first Ferris wheel was built in 1893 in Chicago.
- İlk dönme dolap 1893 yılında Chicago'da inşa edildi.
I order you to turn right.
- Sana sağa dönmeni emrediyorum
Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
- Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.
I don't want to go back there.
- Ben oraya dönmek istemiyorum.
Tom had to go back to Boston.
- Tom Boston'a geri dönmek zorunda kaldı.
Tom has to get back to work.
- Tom işe geri dönmek zorunda.
The last time I called her she told me that she wants to get back to Italy.
- Onu son aradığımda, bana İtalya'ya dönmek istediğini söyledi.
I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile.
- Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.
Dave never returned to school again.
- Dave asla tekrar okula geri dönmedi.
This differential equation can be easily solved by Laplace transform.
- Bu diferansiyel denklemler Laplace dönüşümüyle kolayca çözülebilir.
Caterpillars transform into butterflies while they're in a cocoon.
- Tırtıllar koza içerisindeyken kelebeğe dönüşür.
The first Ferris wheel was built in 1893 in Chicago.
- İlk dönme dolap 1893 yılında Chicago'da inşa edildi.
What I like best is going on Ferris wheels.
- Dönme dolaba binmek benim en sevdiğim şeydir.
I saw his car veering to the right.
- Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.
Tom refused to back down.
- Tom sözünden dönmeyi reddetti.
Tom can't back down now.
- Tom şimdi sözünden dönemez.
I saw his car veering to the right.
- Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.
At the equator, the Earth is rotating at a speed of about about 2200 kilometers per hour.
- Ekvatorda, Dünya yaklaşık saatte 2200 kilometre hızla dönüyor.
The black hole is surrounded by a rotating disk of ionized gas.
- Kara delik, iyonize gazdan oluşan dönen bir diskle çevrilidir.
In order to return to our era, what should we do?
- Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?
The president was forced to return to Washington.
- Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
After a long absence, he returned home.
- Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.
After a long absence, she returned home.
- Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.
The president was forced to return to Washington.
- Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
The boy's plan was to study medicine and return to Saint Croix as a doctor.
- Çocuğun planı, tıp öğrenimi yapmak ve bir doktor olarak Saint Croix'a dönmekti.
I think I have to go back on a diet after Christmas.
- Sanırım ben Noel'den sonra diyete geri dönmek zorundayım.
Do you want to come back to my office?
- Ofisime geri dönmek istiyor musun?
Tom had to go back the way he'd come.
- Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.
Tom wanted to stay in Boston for a few more days, but he had to get back to Chicago.
- Tom Boston'da birkaç gün daha kalmak istedi ama Şikago'ya dönmek zorundaydı.
Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work.
- Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.
Snow began whirling through the street.
- Kar sokaklarda fırıl fırıl dönmeye başladı.
There was a storm, and snow began whirling through the street.
- Bir fırtına vardı ve kar sokaklarda fırıl fırıl dönmeye başladı.