Определение dâvet в Турецкий язык Английский Язык словарь
- summons
- invitation
I accepted her invitation.
- Onun davetini kabul ettim.
I had to decline the invitation because I was ill.
- Hasta olduğum için daveti geri çevirmek zorunda kaldım.
- citation
- call on
- call
I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
- Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
Each member was called upon.
- Her üye davet edildi.
- invitation, call; party, feast; summons
- party
I asked twenty people to my party but not all of them came.
- Yirmi kişiyi partime davet ettim fakat onların hepsi gelmedi.
We invited him to the dinner party.
- Biz onu akşam yemeği partisine davet ettik.
- challenge
I challenged Tom to a race.
- Tom'u bir yarışa davet ettim.
It's going to be a big challenge.
- Bu büyük bir davet olacak.
- vocation
- convocation
- calling
- party, (an) entertainment
- entertainment
- bid
The corporation invited bids for the construction project.
- yolsuzluk, inşaat-yapı projesi için fiyat teklifine davet etti
- monition
- invite to
- invited to
- solicit
- davet etmek
- summon
- davet etmek
- invite
I'd like to invite you to the party.
- Sizi partiye davet etmek istiyorum.
He was kind enough to invite me.
- O, beni davet etmek için yeterince nazikti.
- davet etmek
- call
I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
- Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
My grandson called to invite me over.
- Erkek torunum beni davet etmek için aradı.
- davet edilen
- invitee
- davet edilmek
- asked to be present
- davet edilmek
- be invited
- davet edilmek
- summoned
- davet edilmiş
- invited
- davet etme
- (Kanun) citation
- davet etmek
- challenge
- davet etmek
- ask out
- davet etmek
- (Politika, Siyaset) extend an invitation
- davet etmek
- have round
- davet etmek
- ask to
- davet etmek düello
- challenge
- davet mektubu
- invitation letter
- davet vermek
- (Konuşma Dili) throw a party
- davet etme
- Invite
- davet etmek
- ask
Tom wanted to ask Mary to the prom.
- Tom baloya Mary'yi davet etmek istedi.
Tom told me that he intended to ask Mary to the dance.
- Tom bana Mary'yi dansa davet etmek istediğini söyledi.
- davet mektubu
- letter of invitation
- davet edici
- invitatory
- davet edildin mi
- are you invited
- davet edilmemiş
- uninvited
- davet etmek
- (Hukuk) to invite
I'd like to invite you to the party.
- Sizi partiye davet etmek istiyorum.
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
- davet etmek
- call in
- davet etmek
- convoke
- davet etmek
- a) to invite, to call b) to ask (to) c) to challenge d) to summon
- davet etmek
- court
- davet etmek
- (düello) challenge
- davet etmek
- 1. to invite. 2. to summon, cite, or subpoena (someone) (to appear before a civil court). 3. to provoke, bring about
- davet etmek
- bade
- davet etmek
- bid
- davet etmek
- cry out
- davet sahibi
- invitor
- davet yapmak
- to have a party
- davet çıkarmak
- send invitation
- dansa davet etmek
- to ask sb to dance
- eve davet etmek
- ask over
- bahçede verilen davet
- garden party
- belayı davet etmek
- invite trouble
- düelloya davet etmek
- call out
- düelloya davet için yere atılan eldiven
- gantlet
- düelloya davet için yere atılan eldiven
- gage
- düelloya davet için yere atılan eldiven
- gauntlet
- herkese açık davet
- open house
- içeriye davet etmek
- ask smb. in
- karşılaşmaya davet etmek
- defy
- komisyonu .... davet eder
- (Hukuk) (yapmaya, etmeye) hereby invites the Commission to
- kırmızı dipli mumla davet etmedim ya!
- colloq . I didn't beg him to come!
- mücâdeleye davet eden kişi
- challenger
- sükunete davet etmek
- call for restraint
- tanıkları davet etmek
- (Hukuk) summon witnesses (to)
- terbiyeye davet etmek
- put smb. on one's good behavior
- yemeğe davet etmek
- ask smb. to dinner