O, hayatını Hindistan'daki hastaları tedavi etmeye adamak istiyor.
- He intends to devote his life to curing the sick in India.
Doktorlar onu tedavi etmek için ellerinden gelen her şeyi yaptı.
- Doctors did everything they could to cure him.
Şu anda bu hastalığı tedavi etmek tıbben mümkün değildir.
- At present it is medically impossible to cure this disease.
Doktorlar onu tedavi etmek için ellerinden gelen her şeyi yaptı.
- Doctors did everything they could to cure him.
O tamamen tedavi edilemez.
- It cannot be completely cured.
Onun hastalığının bir çaresi yoktur.
- His illness is without a cure.
Deneyelim ve bir çare bulalım.
- Let's try and find a cure.
Çaresi yoksa katlanmak gerekir.
- What can't be cured must be endured.
Bilim adamları henüz kanser için bir çare bulmadılar.
- Scientists haven't found a cure for cancer yet.
Nezlemi bu ilaçla tedavi ettim.
- I cured my cold with this medicine.
Bu ilaç onu iyileştirebilir.
- This medicine may cure him.
Doktorlar onu tedavi etmek için ellerinden gelen her şeyi yaptı.
- Doctors did everything they could to cure him.
Doktor kanseriyle ilgili onu tedavi etti.
- The doctor cured him of his cancer.
Bu bilgi bir şifa bulmana yardımcı olabilir.
- This information may help you find a cure.
Antik Germen kabileleri hastalıkları tedavi etme girişimlerinde şifalı otlar kullanırdı.
- Ancient Germanic tribes used medicinal herbs in their attempts to cure diseases.
The appropriator was the incumbent parson, and had the cure of the souls of the parishioners.
... does not go to curing breast cancer at all. It simply goes to massaging breast cancer, ...
... and only 5% of that money is earmarked to actually curing it. ...