Bu politikacılar rüşvetçi.
- These politicians are corrupt.
O, ortağının rüşvetçi bir polis olduğuna dair hiçbir fikri olmadığını söyledi.
- He said that he had no idea that his partner was a corrupt cop.
İnsanın kalbi yozlaşmış.
- The heart of man is corrupt.
Birçok insan ülkemiz politikacılarının yozlaşmış olduğuna inanıyor.
- Many people believe that our country's politicians are corrupt.
Ülkemdeki politikacılar çok bozuk.
- The politicians in my country are very corrupt.
Seçmenler bozuk olmamalıdır.
- Voters must not be corrupted.
En iyi yolsuzluk, en kötüdür.
- The corruption of the best is the worst.
Para Tom'u kötü yola sürüklüyordu.
- Money was corrupting Tom.
Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
- Easy living corrupted the warrior spirit.
Seçmenler bozuk olmamalıdır.
- Voters must not be corrupted.
Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
- Public morals have been corrupted in this town.
Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
- The morals of our politicians have been corrupted.
Sizin siyasi partiniz tamamen bozulmuş.
- Your political party is completely corrupt.
Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
- For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.