Benim sandığımda bir halatım var.
- I've got a rope in my trunk.
Tom eski halat köprüyü geçmeye çalışmanın mantıklı olmayacağına karar verdi.
- Tom decided that it wouldn't be sensible to try to cross the old rope bridge.
O, atın yükünü iple bağladı.
- He fastened the horse's pack with a rope.
Tom sarı renkli naylon bir iple bağlandı.
- Tom was tied with a yellow nylon rope.
Sana kementleri göstereceğim.
- I'll show you the ropes.