Tom neredeyse ikna olmuş.
- Tom is almost convinced.
Tom ikna olmuş görünmüyor.
- Tom doesn't seem convinced.
Birçok kişi onun tavsiyeye dayanıklı olduğuna inanmış.
- Many people are convinced that he is advice-resistant.
Hayaletlerin gerçekten var olduğuna inanmış değilim.
- I'm not convinced ghosts actually exist.
Kanıt bizi onun masumluğuna ikna etti.
- The evidence convinced us of his innocence.
Tom biraz zayıflamam konusunda kesinlikle beni ikna etti.
- Tom certainly convinced me that I should lose some weight.
Onu ikna etmek kolay olmadı.
- It was not easy to convince him.
Tom'u bizimle gelmesi için ikna etmek gerçekte imkansız olurdu.
- It would be virtually impossible to convince Tom to come along with us.
Tom, John'un masum olduğu konusunda Mary'yi ikna etti.
- Tom convinced Mary that John was innocent.
O, Tom'la evlenmemesi için kızını ikna etti.
- He convinced his daughter to not marry Tom.
We convinced him with our skillful arguments and supporting evidence.
He was convinced he was a great singer, statements of others to the contrary.
... that convinced me ...
... They're convinced that they approach every case the same. ...