Tom'un sarhoşken araba sürmekten en az bir mahkumiyeti var.
- Tom has at least one conviction for drunken driving.
Tom, Mary'nin katilini mahkum etmemiz için ihtiyacımız olan delili buldu.
- Tom found the evidence we needed to convict Mary's killer.
Kaçan hükümlüler yollarını ayırmaya karar verdiler.
- The escaped convicts agreed to part ways.
Polis bu alanda kaçan bir hükümlüyü arıyor.
- The police are hunting an escaped convict in this area.
Onu mahkûm etmek için suçla ilgili yeterli kanıt yoktu.
- There wasn't enough evidence to convict him of the crime.
Şu anda Tom Jackson'u mahkûm etmek için ihtiyacımız olan tüm kanıta sahibiz.
- We now have all the evidence we need to convict Tom Jackson.
Jüri, Leyla'yı yirmi yıl hapse mahkûm etti.
- A jury convicted Layla for twenty years in jail.
Onu mahkûm etmek için suçla ilgili yeterli kanıt yoktu.
- There wasn't enough evidence to convict him of the crime.
Tom ve Mary'nin her ikisi de suçlu bulundular.
- Both Tom and Mary were convicted.
Tom suçlu bulundu ve ölüm cezasına çarptırıldı.
- Tom was convicted and sentenced to death.
Tom birinci dereceden cinayetten suçlu bulundu.
- Tom was convicted of first-degree murder.
Tom suçlu bulundu ve ölüm cezasına çarptırıldı.
- Tom was convicted and sentenced to death.
O her zaman inançlarını savunur.
- She always stands up for her convictions.
Tom'un sesinde büyük bir inanç vardı.
- There was great conviction in Tom's voice.
informally, notably in a moral sense; said about both perpetartor and act.