continuously up to a certain time; still

listen to the pronunciation of continuously up to a certain time; still
Английский Язык - Турецкий язык

Определение continuously up to a certain time; still в Английский Язык Турецкий язык словарь

yet
henüz

Yemek henüz hazır değil. - The food's not ready yet.

O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi. - At that time, Mexico was not yet independent of Spain.

yet
sonunda

Sonunda gerçeği öğrenecek. - He is yet to know the truth.

Sonunda soğuk algınlığın bitti mi? - Are you over your cold yet?

yet
conj. yine de
yet
şimdi

Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım. - I have not heard a word from him as yet.

Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim. - As yet, I have not completed the sweater.

yet
şu anda

Tom'un şu anda onu yapmak için hazır olduğundan emin değilim. - I'm not sure Tom is ready to do that yet.

Şu anda hiç planın var mı? - Do you have any plans yet?

yet
oysaki
yet
daha

Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti. - The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.

Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha! - Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber!

yet
şu tapta
yet
aynı zamanda
yet
yine de

Güneş parlıyordu, yine de hava soğuktu. - The sun was shining, yet it was cold.

Yine de ona pişman olacaksın. - You will yet regret it.

yet
bununla beraber
yet
ama

O gelmek için söz verdi, ama henüz dönmedi. - He promised to come, but hasn't turned up yet.

Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi. - Tom promised to come, but hasn't showed up yet.

yet
ve yine
yet
(zarf) hâlâ, henüz, daha, şimdiye kadar, şimdiye dek, sonunda, hatta, yine de
yet
derhal
yet
ancak

Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar. - Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.

Ülke bölünür ancak dağlar ve ırmaklar vardır. - The country is divided, yet there are mountains and rivers.

yet
not as yet henüz değil
yet
daha; henüz; hâlâ: They haven't come yet. Daha gelmediler. "Can I come in?" "Not yet." "Girebilir miyim?" "Henüz değil." I have yet to
yet
(bağlaç) yine de, ama, ancak, buna rağmen, oysa
Английский Язык - Английский Язык
yet

The workers went to the factory early and are striking yet.

continuously up to a certain time; still

    Расстановка переносов

    con·ti·nu·ous·ly up to a cer·tain time; still

    Произношение

Избранное