Tom'un önerisini dikkate almak zorunda kaldım.
- I had to consider Tom's proposal.
Herkes senin kadar düşünceli değil.
- Not everyone is as considerate as you are.
Bay Yamada sekreterine doğum gününde bir buket çiçek gönderdiği için çok düşünceliydi.
- It was very considerate of Mr. Yamada to send his secretary a bouquet of flowers on her birthday.
Her ihtimali göz önünde bulundurmak zorundayım.
- I have to consider every possibility.
Göz önünde bulundurmak zorunda olduğun ilk şey zamandır.
- The first thing you have to take into consideration is time.
Tom çok hürmetkar, değil mi?
- Tom is very considerate, isn't he?
Tom hürmetkâr, değil mi?
- Tom is considerate, isn't he?
O hesaba katmak için çok fazla.
- That's a lot to consider.
Ailenin kültürel geçmişini göz önüne almak çok önemlidir.
- It is very important to consider the cultural background of the family.
Bu sorunu göz önüne almak zorundayız.
- We have to take this problem into consideration.
O başkalarına karşı anlayışlıdır.
- She is considerate of others.
Tom Mary'den tavsiye almayı düşünmek isteyebilir.
- Tom might want to consider asking Mary for advice.
Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
- I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.
Thomas onu çok zeki olarak dikkate almadı.
- Thomas didn't consider him very intelligent.
Tom Mary'nin hislerini hiç dikkate almadı.
- Tom didn't consider Mary's feelings at all.
Sen bizi rahatsız etmemek için saygılıydın.
- You were considerate not to disturb us.
Arkadaşım Kei güzel, ama başkalarına saygılı değil.
- My friend Kei is beautiful, but she is not considerate to others.
Tom Mary'yi bir kahraman olarak görmektedir.
- Tom considers Mary to be a heroine.
Bazı insanlar Klingon, Interlingua ve Esperanto gibi dilleri öğrenmenin zaman kaybı olduğunu düşünmektedir.
- Some people consider it a waste of time to study languages such as Klingon, Interlingua and Esperanto.
O hesaba katmak için çok fazla.
- That's a lot to consider.
Tüm bu olasılıkları hesaba kattım.
- I've considered all of those possibilities.
He treated them considerately, letting them each work their own way.
He nodded considerately. It must have been hard for you..
She sat there for a moment, considering him.
This body will now consider the proposed amendments to Section 453 of the zoning code.
Consider that we’ve had three major events and the year has hardly begun.
I considered the pie undercooked.
Consider a triangle having three equal sides.