Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
- I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
Seni son gördüğümden beri önemli ilerleme yapmış görünüyorsun.
- You seem to have made considerable progress since I saw you last.
Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.
- The earthquake caused considerable damage.
Tom'un deneyimi büyük ilgi gördü.
- Tom's experience attracted considerable attention.
Hatırı sayılır bir tartışmadan sonra, alıcı ve satıcı anlaşmaya vardı.
- After considerable argument, the buyer and the seller finally came to terms.
Oğluna hatırı sayılır bir servet bıraktı.
- He bequeathed a considerable fortune to his son.
Hava bir odada sıkıştırıldığında hayli ısı yalıtımı sağlar.
- Air provides considerable thermal insulation when trapped in a chamber.
İstifa etmek için hayli baskı altındayım.
- I've been under considerable pressure to resign.
Tom'un önerisini dikkate almak zorunda kaldım.
- I had to consider Tom's proposal.
Her ihtimali göz önünde bulundurmak zorundayım.
- I have to consider every possibility.
Bir açıklama daha olma ihtimalini göz önünde bulundurmak için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
- I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility that there's another explanation.
O hesaba katmak için çok fazla.
- That's a lot to consider.
Köprüyü yapmanın maliyeti oldukça arttı.
- The cost of building the bridge blew out considerably.
Son yolculuğumdan beri ailen oldukça arttı.
- Your family has considerably increased since my last voyage.
Ailenin kültürel geçmişini göz önüne almak çok önemlidir.
- It is very important to consider the cultural background of the family.
Bu sorunu göz önüne almak zorundayız.
- We have to take this problem into consideration.
Tom Mary'nin istediği krediyi ona vermeyi düşünmek isteyebilir.
- Tom might want to consider giving Mary the loan she asked for.
Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
- I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.
Tom Mary'nin hislerini hiç dikkate almadı.
- Tom didn't consider Mary's feelings at all.
Gerçeği dikkate almalısın.
- You must take the fact into consideration.
Tom Mary'yi bir kahraman olarak görmektedir.
- Tom considers Mary to be a heroine.
Bazı insanlar Klingon, Interlingua ve Esperanto gibi dilleri öğrenmenin zaman kaybı olduğunu düşünmektedir.
- Some people consider it a waste of time to study languages such as Klingon, Interlingua and Esperanto.
Yeni hastane binasının maliyeti İlk tahmin edilenden çok daha yüksektir.
- The cost of building the new hospital was considerably higher than first estimated.
O hesaba katmak için çok fazla.
- That's a lot to consider.
Ben ebevenylerime yardım etmenin benim vazifem olduğunu hesaba katarım.
- I consider it my duty to help my parents.
I've spent a considerable amount of time on this.
She sat there for a moment, considering him.
This body will now consider the proposed amendments to Section 453 of the zoning code.
Consider that we’ve had three major events and the year has hardly begun.
I considered the pie undercooked.
Consider a triangle having three equal sides.