Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be at two places at once.
Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
- Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
Birdenbire, tiz bir çığlık duydum.
- All at once, I heard a shrill cry.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
- May I wash all my laundry at once?
En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
- You must not forget to write to your parents at least once a month.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I met him once when I was a student.
Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı.
- All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.
Sen şimdi nerede oturuyorsun?
- Where do you live at the moment?
Sen şimdi nerede oturuyorsun?
- Where are you sitting at the moment?
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım.
- Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.