Kabul ediyorum, ama sadece tek bir şartla.
- I accept, but only under one condition.
Nihayi ürünün bir kopyasını göndermek şartıyla bizim yazılımı dahil etmeniz için iznimiz var.
- You have our permission to include our software on condition that you send us a copy of the final product.
Hastanın durumu günden güne değişiyor.
- The patient's condition changes from day to day.
O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
- That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
Tom hâlâ kritik durumda.
- Tom is still in critical condition.
Tom'un durum hâlâ kritik.
- Tom's condition is still critical.
Bir atlet formda olmalıdır.
- An athlete must keep in good condition.
Sağlık mutluluk için gerekli bir koşuldur.
- Health is a necessary condition for happiness.
Kilometre performansı sürüş koşullarına göre değişir.
- Mileage varies with driving conditions.
The union had a dispute over sick time and other conditions of employment.
My aunt couldn't walk up the stairs in her condition.
I became conditioned to the absence of seasons in San Diego.
The condition of man can be classified as civilized or uncivilized.
Aging is a condition over which we are powerless.
A man of his condition has no place to make request.