Senin hakkında endişeliyiz.
- We're concerned about you.
Tom Mary'nin güvenliği hakkında endişeli.
- Tom is concerned about Mary's safety.
Neden bu kadar ilgilisin?
- Why are you so concerned?
Ben onunla ilgili değilim.
- I am not concerned with it.
Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.
- Mr Johnson was concerned about the amount of money that was being lost because of careless management.
Ben onun kötü sağlığı hakkında endişe duyuyorum.
- I am concerned about his poor health.
Adam bu proje ile ilgilenmiyor.
- The man is not concerned in this project.
Bu seni hiç ilgilendirmez.
- This does not concern you at all.
Bu ürün güvenlik için en yüksek kaygı ile tasarlanmıştır.
- This product has been designed with the highest concern for safety.
Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.
- Your friends are really concerned about your health.
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
O endişeleri paylaşıyor musunuz?
- Do you share those concerns?
Zaman geçerken, insanlar konuyla gittikçe daha az ilgilendiler.
- As time went on, people grew less and less concerned about the matter.
Bu seni hiç ilgilendirmez.
- This does not concern you at all.
Onlar da proje ile ilgileniyorlar.
- They are concerned with the project also.
Adam bu proje ile ilgilenmiyor.
- The man is not concerned in this project.
Onlar gerçekten kaygılıydılar.
- They were really concerned.
Ekim ayında çok kaygılıydım.
- I was very concerned in October.
Tom bir şey hakkında çok endişeli görünüyor.
- Tom seems to be very concerned about something.
O, beni ilgilendiren bir şey değil.
- It's no concern of mine.
Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.
- This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking.
Aşırı nüfus büyük bir sorundur.
- Overpopulation is a big concern.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
Bu mesele seni ilgilendirmiyor.
- This matter doesn't concern you.
Ben mesele ile ilgili değilim.
- I am not concerned with the affair.
Endişeli olmamız gerekiyor mu?
- Should we be concerned?
Bu kendinizi endişelendirmenizi gereken bir şey değil.
- That's nothing you need to concern yourself with.
Bu, firmamızı ilgilendirmiyor.
- It is no concern of our firm.
En büyük kaygı ücret.
- The biggest concern is cost.
Bu ürün güvenlik için en yüksek kaygı ile tasarlanmıştır.
- This product has been designed with the highest concern for safety.
Bana kalırsa işler iyi gidiyor.
- As far as I'm concerned, things are going well.
Tom her zaman kendini ilgilendirmeyen işlere karışır.
- Tom always meddles in affairs that do not concern him.
Mark's health was of great concern to Connie.