Tom Mary'nin güvenliği hakkında endişeli.
- Tom is concerned about Mary's safety.
Tom hakkında endişeliyim.
- I'm concerned about Tom.
Ben onunla ilgili değilim.
- I am not concerned with it.
Ben onunla ilgili değilim.
- I'm not concerned with that.
Zaman geçerken, insanlar konuyla gittikçe daha az ilgilendiler.
- As time went on, people grew less and less concerned about the matter.
Onlar da proje ile ilgileniyorlar.
- They are concerned with the project also.
İnsanlar ırksal sorunlar hakkında kaygılılar.
- People are concerned about racial problems.
Ekim ayında çok kaygılıydım.
- I was very concerned in October.
Ben onun sağlığı hakkında endişe duyuyorum.
- I am very concerned about his health.
Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.
- Mr Johnson was concerned about the amount of money that was being lost because of careless management.
Adam bu proje ile ilgilenmiyor.
- The man is not concerned in this project.
Bu seni hiç ilgilendirmez.
- This does not concern you at all.
Bu ürün güvenlik için en yüksek kaygı ile tasarlanmıştır.
- This product has been designed with the highest concern for safety.
Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.
- Your friends are really concerned about your health.
O endişeleri paylaşıyor musunuz?
- Do you share those concerns?
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
- To tell the truth, this matter does not concern it at all.
Bu seni hiç ilgilendirmez.
- This does not concern you at all.
Söylemek zorunda olduğum şey, buradaki herkesi ilgilendirir.
- What I have to say concerns everyone here.
Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
- As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.
- This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking.
Güvenlik birincil sorundur.
- Safety is the primary concern.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
Onun mesele ile ilgilenmediği açıktı.
- It was clear that she was not concerned with the matter.
Bu mesele seni ilgilendirmiyor.
- This matter doesn't concern you.
Endişeli olmamız gerekiyor mu?
- Should we be concerned?
Araba kazaları ile ilgili mevcut yasa değişiklikler gerektirir.
- The existing law concerning car accidents requires amending.
Bu, firmamızı ilgilendirmiyor.
- It is no concern of our firm.
O benim yegane kaygım.
- That's my sole concern.
Bu ürün güvenlik için en yüksek kaygı ile tasarlanmıştır.
- This product has been designed with the highest concern for safety.
Hans Bethe 1967'de yıldızlarda enerji üretimi hakkındaki işi için fizik nobel ödülünü kazandı.
- Hans Bethe won the 1967 Nobel Prize in Physics for his work concerning energy production in stars.
Bana kalırsa işler iyi gidiyor.
- As far as I'm concerned, things are going well.
Mark's health was of great concern to Connie.
... ERIC SCHMIDT: As I've explored it, I'm concerned that we need ...
... is more concerned about their safety and security than I am. ...