completely.

listen to the pronunciation of completely.
Английский Язык - Турецкий язык
tamamen

Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın? - Are you completely through with your homework?

Tamamen işine dalmıştı. - He was completely absorbed in his work.

büsbütün
tamamiyle
all
{i} hepsi

Onların hepsi lezzetliydi! - All of it was delicious!

Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar. - All of them are just here to pick up girls.

all
{i} her şey

Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen. - All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.

Parlayan her şey altın değildir. - All that glitters is not gold.

completely
eksiksiz

Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir. - The procedure must be executed correctly and completely.

completely
tam olarak

O onun niçin kızdığını tam olarak anlamadı. - He completely failed to understand why she got angry.

Ben, tam olarak on mil yürüdüm. - I completely walked ten miles.

completely
tümüyle

Bir insan başka bir insanı tümüyle anlamayabilir. - A person cannot understand another person completely.

completely
komple
completely
tamamı tamamına
completely
eksiksiz bir biçimde
all
bütün

Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar. - Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.

Para bütün kötülüğün köküdür. - Money is the root of all evil.

all
her iki taraf
all
tamamen

Tom tamamen bitkindi. - Tom was all worn out.

Tepe tamamen karla kaplıydı. - The hill was all covered with snow.

all
her biri

Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir. - I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.

Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım. - I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.

completely
tam anlamıyla

Tamamen ve tam anlamıyla sana âşığım. - I'm totally and completely in love with you.

completely
bütünüyle

O bütünüyle yanlış değil. - That's not completely wrong.

Ben bütünüyle ciddiyim. - I'm completely serious.

completely
eksiksiz olarak
completely
iyiden iyiye
completely
noksansız
completely
hepten
completely
enine boyuna
completely
tam

Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın? - Are you completely through with your homework?

completely
toptan
completely
adamakıllı
completely
düpedüz

Biz düpedüz gafil avlandık. - We were completely taken by surprise.

completely
tümden
completely
iyice
completely
bütün bütün
completely
tamamıyla

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Amcam hastalığından tamamıyla kurtuldu. - My uncle has completely recovered from his illness.

completely
külliyen
completely
bütün olarak
all
all fours dört ayak
all
all his life butun ömrünce
all
{s} özbeöz

O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi. - She wanted to marry an all-American man.

all
{s} her

Parlayan her şey altın değildir. - All that glitters is not gold.

Bill her zaman dürüsttür. - Bill is honest all the time.

all
tümü, tümünü
all
{s} tüm

Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır. - All the other languages are easier than Uighur.

Bebek tüm gece ağladı. - The baby cried all night.

all
alayı
all
tümü

Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi. - Our soccer team beat all the other teams in the town.

O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil. - It's all about sentences. Not words.

all
büsbütün

Tom büsbütün o kadar kötü olamaz. - Tom can't be all that bad.

all
all night bütün gece
all
diğe

Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi. - Our soccer team beat all the other teams in the town.

Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir. - 80% of all English words come from other languages.

all
{s} bütün, tüm; hepsi: All roses have thorns. Bütün güller dikenlidir. He worked all day. Bütün gün çalıştı
completely
tümü ile/üyle
completely
tüm

Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Bir insan başka bir insanı tümüyle anlamayabilir. - A person cannot understand another person completely.

Английский Язык - Английский Язык
stoop and roop
through

Leave the yarn in the dye overnight so the color soaks through.

out-

outfit.

wide

He was wide awake.

To the fullest extent or degree; totally

He is completely mad.

wholly
{a} fully, perfectly, entirely, wholly
flat
all

Tom ignored all of Mary's warnings. - Tom disregarded Mary's advice completely.

totally, entirely
In a complete manner; fully; totally; utterly
so as to be complete; with everything necessary; "he had filled out the form completely"; "the apartment was completely furnished"
In a complete manner; fully
to the greatest degree possible = totally
so as to be complete; with everything necessary; "he had filled out the form completely"; "the apartment was completely furnished
to a complete degree or to the full or entire extent (`whole' is often used informally for `wholly'); "he was wholly convinced"; "entirely satisfied with the meal"; "it was completely different from what we expected"; "was completely at fault"; "a totally new situation"; "the directions were all wrong"; "it was not altogether her fault"; "an altogether new approach"; "a whole new idea"
out and out
from start to finish
stone
totally

We were totally exhausted from the five-hour trip. - We were completely exhausted from the five-hour trip.

You people are totally insane. - You people are completely insane.

completely.

    Расстановка переносов

    com·plete·ly

    Видео

    ... ERIC SCHMIDT: Completely false. ...
    ... seen here is part of the Android@Home Framework. And it will be completely open for developers ...
Избранное